4 Eylül 2015 Cuma

Ensest Üstüne

Evet, bazıları için sığınacak yer kalmadı. Hepimizin sakin limanıdır yuvalarımız, öyle değil mi? Ama ya sığındığınız ve en güvende hissettiğiniz yerde başınıza neler gelebilir biliyor musunuz? Erkek çocuklarının, kız kardeşlerini taciz ettiğini bilmesine karşın “vicdani” gerekçelerle bunu polise ya da savcılığa ihbar etmeyen anne hakkında Anayasa’nın 38. maddesindeki “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda göstermeye zorlanamaz hükmü nedeniyle ceza verilemedi. Ensest dört duvar arasında ve aile içinde yaşanan bir olay. Bu aile içinde yaşanan olayı başkalarının ihbar etme şansı yok, ancak aile bireyleri şikayet edebilir. Aile içinde gizlenmesi nedeniyle, binlerce çocuk ve genç kızın yaşamını karartan bir olay. Ancak halka ensestin, insanı onursuzlaştıran son derece iğrenç bir suç olduğunu, her kim biliyorsa ihbar edilmesi gerektiğini ve cezasının da büyük olduğunu iyice anlatmak zorundayız. Bu yönde halkı bilinçlendirecek eğitim çalışmalarına ağırlık vermenin şart olduğuna inanıyorum. Ensest vakalarını birinci derece aile bireyleri dışındaki akrabalarca da bilinebildiği halde aile şerefinin ötesinde, akrabaların, aşiretlerin, soyun onuru adına sır gibi saklanıyor. Ensesti yaşayan geniş bir aile içinde; “Niçin ensesti gizliyorsunuz” diye sorulduğunda, bir kısmı bunun normal bir vak’a olduğunu belirtmişler ve adeta aile içi cinsel tacizi kanıksadıkları görülmüş.. Bu kişilerden diğer kısmı ise, eğer ensesti aile dışından bir kişi duyarsa o ailenin şerefinin beş paralık olacağı düşüncesini taşıyor ancak bunun bir suç olduğunun ayrımına varamıyorlardı… Ensest vakalarının genelde en canlı tanığı ise maalesef annelerdi. Öyle kadınlar var ki; kocasının dışarıda başka kadınla ilişkisi olmasın diye kocasının öz kızına cinsel taciz ve tecavüzde bulunmasına bilerek göz yumuyor hatta yardım bile ettiği söyleniyor. Kimi ailelerde ise anne; babası ile kızını yakalamış, olayı ortaya çıkarmış ve suç duyurusunda bulunmuştu Ancak oturduğu yöredeki insanlar anneye ve kıza inanmayıp, cinsel suçu inkar eden babaya inanmıştı. Mahkeme suçu ortaya çıkarmasına rağmen anne ile kızı, halkın suçlamasından ve ters gözle bakmalarından dolayı o ilçede barınamamışlar ve İzmir’e taşınmışlar. Bu olaylarda toz kondurulmayan bazen dede, bazen baba, bazen amca, bazen dayı, bazen ağabey oluyor. Yani erkek egemenliği her zaman olduğu gibi baskın çıkıyor. Yine bazı bölgelerde aile içi cinsel suçlar yüzünden – kayınpederlerin özelikle gelinlerine tecavüzleri sonucu- intiharların yaşandığı ya da bu yüzden işlenen cinayetlere intihar süsü verildiği de bir gerçektir. Örnekleri arttırmak olası, her nasılsa nasıl yaşanmışsa aile içi taciz ve tecavüzün tüm çıplaklığıyla açığa çıkarılması, çocuk mağdurların topluma kazandırılması gerekiyor. Türk Ceza Kanunu’nun şu an artık iptal edilmiş olan ”Suçu bildirmeme” başlıklı 278. maddesi şöyleydi: ”(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Mağdurun onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder